TÜRK SAVUNMA SANAYİİNİN ÖNCÜLERİNDEN BAKÜ FATİHİ:  NURİ KİLLİGİL

OSMANLI DÖNEMİ ASKERLİK YILLARI

Nuri Killigil Osmanlı İmparatorluğu’nun özellikle son dönemlerinde öne çıkmış her isim gibi asker kökenlidir. Enver Paşa’nın da kardeşi olan Nuri Killigil, I.Cihan Harbi sonlarına doğru Azerbaycan’a hakim olan Rus ve Ermenilerin tarihte “Mart Olayları” adıyla bilinen katliamları yapması üzerine Kafkas İslam Ordusu altında bir ordu teşekkül ederek Azerbaycan’ı işgalden kurtarma operasyonu başlatmıştır.

O esnada Azerbaycan bölgesini kontrol altında tutan Rus ve Ermeni birliklerine ek olarak İngilizler de bölgeye küçük de olsa bir kuvvet yollanmışlardı. Ancak Azerbaycan genelinde büyük bir destek gören Nuri Paşa komutasındaki Kafkas İslam Ordusu bu birlikleri dağıtarak bozguna uğrattı. Bakü Muhaberesinde yenilgiye uğrayan düşman kuvvetlerini dağıttıktan sonra ekim ayında Dağıstan’a geçen Kafkas İslam Ordusu bu bölgeyi de Rusların elinden kurtarmıştır.

Ancak Osmanlı İmparatorluğu’nun Mondros Mütarekesini imzalaması sonrasında Kafkas İslam Ordusu dağılmış ve Moskova Anlaşması’yla Azerbaycan Sovyetler Birliği’ne bırakılmıştır. Nuri Paşa daha sonra İngilizler tarafından Batum’da tutuklanmıştır. Ancak yargılamaya götürüldüğü esnada Kafkas halkının da yardımıyla kaçmayı başarmıştır. Kafkas İslam Ordusu’nun da dağılması sonrası Anadolu’ya geçen Nuri Paşa Kazım Karabekir Paşa’nın kolordusuna katılmıştır.

Nuri Paşa Milli Mücadele döneminde Kars ve Erzurum’da tamirhane ve imalathanelerde çalışıp ele geçirilen silah ve mühimmatları kullanılır hale getirmiştir. Yine İstiklal Harbi’nde Sarıkamış’ın kurtarılmasına iştirak etmiş akabinde 1929 yılında İstiklal Madalyası’yla taltif edilmiştir.

Nuri Killigil Mühimmat Fabrikası

TİCARİ HAYATA GİRİŞİ VE SAVUNMA SANAYİİ ATILIMLARI

Nuri Paşa 1938 yılında kok kömürü satan bir şirketi alıp burayı madeni eşya fabrikasına dönüştürerek savunma sanayii alanına ilk adımını atmıştır. Bu fabrikada tabanca, matara, demir çubuk, gaz maskesi ve mermi üretmeye başlamıştır. Yıl 1946’yı gösterdiğinde fabrikasını genişletmek maksadıyla Sütlüce’ye taşımış üretim yelpazesine  81 milimetre havan, mühimmat, tapa, uçak bombası, tahrip kalıpları da eklemiştir. Killigil Tabancası olarak bilinen tabanca İstanbul’da Askeri Müze’de sergilenmektedir. Nuri Paşa, imal ettiği silah ve mühimmatı, Milli Savunma Bakanlığı’na sattığı gibi yurt dışına da ihraç etmiştir. Mısır, Pakistan, Suriye gibi ülkelere de silah, tapa ve mermi satmıştır.

Nuri Paşa’nın, top, havan, uçaksavar mermi ve tapalarının yanı sıra uçak bombaları da üretmiştir. Askeri fabrikalardan temin edilemeyen 40 milimetrelik uçaksavar topları için mermi ve tapa üreterek, vatanperver bir müteşebbis olarak milli savunma sanayisinin gelişmesine ve Türk ordusunun ateş gücünün artırılmasına katkı sağlamıştır.

Dönemin şartları da düşünüldüğünde Genç Türkiye Cumhuriyeti’nde başardığı işler, ürettiği silah ve mühimmatlar Nuri Killigil’i Türk Savunma Sanayii’nin öncü şahsiyetlerinden biri yapmaktadır. Nuri Killigil’in Türkiye’de öncü sayılabileceği üretimi 9 mm tabancadır. 1927’de Polonya Patent Enstitüsü’nden 20’ye yakın beratını aldığı ürünleri mevcuttur. Çoğunlukla daha az parçadan oluşan silahlar üretmiştir. Bekçi, polis ve silahlı kuvvetler içerisinde de envantere girmiş tabancaların üretimini gerçekleştirmiştir. Piyasada Killigil adıyla bilinen tabancalar bugün dahi birçok kişinin koleksiyonunda bulunmaktadır. 

SÜTLÜCE’DEKİ FABRİKADA GERÇEKLEŞEN PATLAMA VE İDDİALAR

Tarihler 2 Mart 1949 gününü gösterdiğinde Nuri Killigil’e ait olan metal eşya fabrikasında büyük bir patlama olmuş, patlamada Bakü Fatihi Nuri Killigil Paşa ile birlikte 6 itfaiye eri ve 22 personeli hayatını kaybetmiştir. Fabrika personelleri ve halktan da çok sayıda yaralananlar olmuştur. Patlama olduğu sırada fabrikada bulunan Nuri Killigil’in hadiseden birkaç gün sonra bazı kıyafet ve eşyalarının dağılmış bir halde bulunması üzerine naaşı bulunamamasına rağmen ölmüş olduğu kabul edilmiştir. O dönem kamuoyunda ve mecliste çokça tartışılan Sütlüce patlamasına ait kayıtlar ve görüşlere hem gazetelerden hem de meclis tutanaklarından ulaşılabilir.

Patlama hakkında iki ihtimal üzerinde durulmuştur. Birincisi ihmal olabileceği, ikincisi ise Nuri Killigil’e bir suikast ve sabotaj yapılmış olabileceği iddiasıdır. Bu iddia üzerinde durulurken altı çizilen en önemli husus Nuri Killigil’in bir fabrika sahibi olan bir müteşebbisten çok taşıdığı askeri ve siyasi kimliğidir. İddiaların dayanak noktası olarak kabul edilen hadise ise Muhasebeci Sengaras’ın açıkladığı üzere; o günlerde Suriye Hükümeti’nin siparişi üzerine üretilen ve henüz sevk edilmemiş mermilerdir.

Peki o sevkiyat ve siparişin altında yatan ayrıntı nedir?

Mayıs 1948’de kurulan İsrail devleti.

Arap Birliği İsrail’e savaş açmış ve Suriye de mühimmat takviyesi için Killigil ile anlaşmıştır. O dönem Milli Savunma Bakanı Hüsnü Çakır’ın 18 Mart 1949’da gerçekleşen meclis görüşmelerinde dile getirdikleri ise şöyle:

“Bu zatın son 1948 senesi zarfında Suriye için, Mısır için ve Pakistan için sipariş müsaadesi istediği doğrudur. Suriye ve Mısır için, (Birleşmiş Milletler) Güvenlik Konseyinin bu memleketlere silâh ve mühimmat sevk edilmemesi yolundaki kararına binaen, Bakanlıkça kabul edilmemiştir. Yalnız Güvenlik Konseyinin Pakistan hakkında bir kararı olmaması hasebiyle Pakistan için senenin son ayında böyle bir sipariş müsaadesinin kabulünde bir mahzur görülmemiştir.”

Anlaşıldığı üzere bu anlaşma Milli savunma Bakanlığı’nın onayı olmadan yapılmıştır.

Patlamanın diğer bir ihtimali olan kaza ve ihmal olasılığı ise kamuoyuna çeşitli tanıklar ve hadisenin gerçekleşme şekli anlatılarak verilmiştir.

Çıkan yangının etkisiyle kimyahanede bulunan malzemelerin yangının kısa sürede büyümesine sebebiyet verdiği ve o sırada fabrikada bulunan Nuri Killigil’in Hasköy İtfaiyesi’ne haber verdiği ardından da yangın yerine koştuğu olaya tanık olanlar tarafından dile getirilmiştir.

Fabrikanın Kapsül ve Fülminat Şefi Şadan, savcıya verdiği ifadede yaşananları şöyle anlatmıştır:

“Yangın çıkar çıkmaz Nuri Paşa benim bulunduğum yere geldi ve orada bulunan ve içinde ne olduğunu bilmediğim bir dolabı derhal dışarıya çıkarmamızı söyledi. Hâlbuki benim kapsüllerin rutubet derecesini ölçen tav dolabının önünden ayrılmamam lazımdı. Israrı karşısında dolabın nakline yardım etmek zorunda kaldım. Bu sırada dolapta bir takım çıtırtılar olmakta idi. Nitekim birkaç dakika sonra müthiş bir infilâk oldu.”

Olay yerine gelen itfaiyenin kimyahanedeki ilk yangını söndürmek için çatıya çıktıkları, artan  alevlerin hızla yayıldığı alanın altında barut ve trotil gibi patlayıcı maddeler bulunan bir depo olduğu söylenmiştir. Kısa bir süre sonra bu alanın çöküp içerideki patlayıcı maddelerin infilâk etmesiyle, İstanbul’da büyük bir gürültü ve sarsıntı ile hissedilen esas patlama meydana gelmiştir.

Nuri Killigil Cenaze

TARTIŞMAYA KONU OLAN CENAZE TÖRENİ

Nuri Paşa için iki cenaze töreni düzenlenmiştir. Biri, kazada hayatını kaybeden tüm kazazedelerle birlikte bir kısım devlet görevlilerinin de katıldığı bir törenle şehitliğe defnedildiği cenaze törenidir. Diğeri ise olaydan günler sonra Nuri Paşa’nın bedenine ait olduğu iddia edilen buluntular için ailesi tarafından düzenlenen cenaze törenidir. İstanbul Müftülüğü bu define bir imam atamayarak tepkilere yol açmıştır. Bakü Fatihi Nuri Killigil Paşa’nın kendisine ait olduğu iddia edilen naaşı aynı şehitliğe defnedilmiş, son yolculuğuna uğurlanmıştır.

Yazar Ne Düşünüyor

Bakü Fatihi olarak bilinen Nuri Killigil Paşa, hem Osmanlı hem de Cumhuriyet döneminde Türk Milletine hizmet etmiş mümtaz bir şahsiyet ve vatan kahramanıdır. Gerek askerlik döneminde gerekse Türk Savunma Sanayii alanında faaliyet gösterdiği dönemde bunu ispat etmiştir. Vefat ettiği dönem Tereke Hâkimliği mal varlığını araştırdığı zaman görüyor ki sadece 3 adet takım elbisesi var.  Özel hayatını da bu kadar mütevazi ve idealist yaşayan bir  kahramanın Türk tarihinde var olduğunu bilmekten ben şahsım adına onur duyuyorum. Bu idealizmi genç kuşaklara anlatmak lazım. Hayatını, fedakârlığını film yapmak lazım. Bunlar Hollywood’unki gibi kurgu kahramanlar değil gerçek kahramanlar ve idol olabilecek kişiler.

Ölümü ise her ne kadar kesin kanıtlar barındırmasa da dönemin dünya siyasetindeki gelişmeler de göz önüne alınarak halen suikast ve sabotaj ihtimalini tamamen reddedemiyor. Son cümlemde ise şuan dikkat çekmek istiyorum. Bizler gündelik tartışmalarda halen Lozan ve Sevr’i sıklıkla konuşuyoruz. Ancak bence daha çok dikkat çekilmesi ve üzerine gidilmesi gereken ve hatta Genç Türkiye Cumhuriyeti’nin farklı dönemlerde omurgasını kıran, 1940’lı yılların sonundan itibaren yapılan ikili anlaşmalardır. Bağımsızlığın önüne set çeken anlaşmalar bu anlaşmalardır. Bu tabii başka bir alanın uzunca bir konusu.  Ancak bilelim ki son 80 yılda yaşanan hiçbir hadise bu anlaşmalardan bağımsız değil.

Ez cümle başta Nuri Killigil Paşa olmak üzere evvel gidenlere rahmet olsun, ruhları şad olsun!

KAYNAKÇA

https://www.aa.com.tr/tr/turkiye/yerli-ve-milli-silah-sanayisinin-temellerini-atan-isim-nuri-killigil-pasa/1100413

https://www.dogrulukpayi.com/dogruluk-kontrolu/nuri-killigil-ve-silah-fabrikasiyla-ilgili-iddialar?gad_source=1&gclid=EAIaIQobChMI0OqmyIvKigMVJK2DBx2n1Cv2EAAYASAAEgJCHfD_BwE

https://savunmasanayiidergilik.com/tr/HaberDergilik/Turk-modern-savunma-sanayisinin-kurucusu-Nuri-Killigil

Previous Post
Next Post

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir